KARAKOLDA
 

1985-1986

Güneş ve Aslan oyunundan sonra KARAKOLDA oyununda görev veriliyor.

Karakola düşen gay Lewis Aboot’u canlandırıyorum.

Yakın rol arkadaşım, Cüneyt Çalışkur.

Kimler yok ki karakola düşen...

Birde karakol personeli var.

Rol dağılımına bakıldığında her biri ayrı değer olan bir çok üstad ve arkadaşımla oynamaktay mışım.

Ne yıllar...

Karakol oyunu ile ilgili anılar, hatırda kalanlar belki kitap olabilir.

Müthiş bir performanla oynadığımız  oyun.

Kollektif oyunculğun güzel örneklerinden biri olmuştu.

Rejisör Ejder Akışık ağabeyimizin hakkınıda vermek gerek...

Senelerdir Cüneyt Beyin asistanlığını yapan rahmetli Ataman Özben’i de görevlendirmişler bu oyunda.

Ataman ağabey asistanlık yapmış ama kadrosu oyuncu.

Oyna o zaman demişler.

Rolü; Karakolun hademesi. Getir götür, süpür...

Sahnede çok heyecanlı önemli bir görevi olmasa da heyecanını biz anlıyoruz.

Zamanla açılmadı da.

Biz de bir muzurluk yapalım dedik.

  1. 2.perde Ataman Ağabey’in karakol zeminini temizliği ile başlıyor.

Elinde süpürge daha önceden yere serpiştirilmiş kağıtları süpürüyor.

Süpürme işi bitip kapıdan çıkarken, komiserlerden biri içeri giriyor.

Perde arasında süpürmesi gereken tüm kağıtları zemin bezine iğneliyoruz...

Perde açılıyor, hepmiz bir delikten içeri bakıyoruz, Ataman ağabey ıslık çalarak giriyor ve başlıyor süpürgeye.(Güya çok rahat).

Ama kağıtlar inat ediyor.

Bir hamle, iki hamle, olacak gibi değil, eliyle almaya kalkıyor rahmetli.

Kağıtlar zemin beziyle yükseliyor. Ataman ağabeyin ıslık değişik bir hal alıyor, seyirci kıkırdıyor, komiserin antresi bir türlü başlamıyor.

Nur içinde yatsın ıslığı kesip. süpürgeyide atıp kaçar gibi dışarı çıkıyor.

Oyunlarda muziplik başladımı arkası gelmez. Nerde son bulacağını da genelde gelismeler belirler.

Komiserlerden birini oynayan Yavuz Köken, beni sorgularken afralı bir şekilde masaya oturur.

Bana bakarak, soruları yöneltir. Cevap için sıkıştırır ve o arada kutu kolasını açıp içmeye başlar.

Biz arada aksesuarcı arkadaştan kutu kolayı alıyoruz.

Isıtıyruz, soğutuyoruz, çalkalıyoruz, kutuyu çıldırtıyoruz.

Yavuz da her oyunda olduğu gibi Kolasını alıp antresini yapıyor ve bizim meşhur sahneyi başlatıyor.

Soruyu soruyor, bizi sıkıştırmış. Fiyakalı bekleyiş arasında kolayı açıyor ki ne açılıyor kola.

Açılmak ne, adeta suratında patlıyor.

Her tarafı sırıl sıklam. Kirpiklerinden kolalar damlıyor.

Tam ağzını açacak, bir şey söyleyecek, kola dudaklardan süzülüyor.

Yalasa bir türlü, öyle konuşsa bir türlü.

Bizde, inadına bir ciddiyet.

Sevgili Yavuz nasıl toparladı hatırlamıyorum.

Çok anı var çok, güzel günlermiş...